Yönetmen, görüntü yönetmeni ve sanat yönetmeni filmin yaratıcı üç önemli kişisidir. Bu kişiler zanaatkâr değil, her biri kendi alanında çalışan sanatçılardır.
Eğer filmin senaristi filmin yönetmeni değil de bir başka kişi ise, o da ana yaratıcı ekip içinde yerini alır. Doğal olarak bu yaratıcı sanatçıların başında projenin ana orkestra şefi, yönetmen gelmektedir. Tabii ki makyaj ve müzik de başlı başına yaratıcılık gerektiren unsurlardır. Ama film hayal mahsulü bir senaryo olmaktan çıkıp elle tutulur, görünür bir eser haline öncelikle, bu üç sanatçı ile gelir. Görüntü yönetmeni, filmin yönetmeninin en önemli yardımcısıdır. Görüntü yönetmeninin sanatını icra ederken kullandığı en önemli iki unsur aydınlatma ve kompozisyondur. Işık görüntü yönetmenini fırçası, boyasıdır. Görüntü yönetmeni senaryo üzerinde çekimler başlamadan çok önce çalışmaya başlar. Yönetmenin hayal ettiği dünyayı, teknik bilgisini ve yaratıcılığını kullanarak perdeye aktaran tek sorumlu kişi olduğu için, yönetmenle büyük bir uyum içinde çalışır. Yorum konusunda yanlışlara sebep vermemek için birbirlerini anlamaya çalışırlar. Görüntü yönetmeni, yönetmen ve sanat yönetmeni ile filmin mekânlarını belirlemek için mekân gezilerine katılır, güneşin yönüne göre çekim saatlerinin planlanmasına yardımcı olur. Yapılacak dekorların ışık yönlerine karar verir. Pencere yerleri ve dekorda kullanılacak doğal ışık malzemeleri konusunda sanat yönetmenine önerilerde bulunur.
Görüntü yönetmeni senaryoyu birkaç kez daha gözden geçirip, kullanacağı ışık malzemesinin ve kamera malzemesinin listelerini çıkarır. Kamera vinci, kamera arabası, çok geniş ya da çok uzun odaklı özel objektiflerin hangi sahnelerde kullanılacağını belirtir. Çalışacağı teknik ekip konusunda yapımcıya önerilerde bulunur. Özellikle kendisinin en önemli yardımcıları olan birinci kamera asistanı ve ışık şefini belirler. Görüntü yönetmeni temin edilecek ışık malzemesi ve aksesuarlarını ışık şefine bildirir. Birinci kamera asistanı ise bu sırada kendi yardımcılarını belirleyerek kamera malzemesinin hazırlanması ve kamera testleri ile uğraşır.
Görüntü yönetmeni kesinleşmiş mekânları bir kere de ışık şefi ile gezer. Bu ışık şefinin mekândaki zorlukları ve sorunları görmesi açısından çok önemlidir. Bu gezide jeneratör kamyonunun park edeceği yerler, kablo uzunlukları, mekândan elektrik alınacaksa ana elektrik panosunun yerleri, ışık ekibinin kullanacağı merdivenlerin uzunlukları ve sayısı ışık şefi tarafından tespit edilir. Ayrıca görüntü yönetmeni büyük ışık vinçleri kullanmaya karar vermişse istediği ışık açısına göre bunları koymak istediği yerleri ışık şefine gösterir. Film çekimleri başlamadan önce her şey netleştirilir. Görüldüğü gibi ışık ile ilgili yaratıcı anlamdaki tüm kararlar görüntü yönetmeni tarafından alınır. Görüntü yönetmeni zaman zaman ışık şefinin görüşünü alabilir ama bu karar verme ve uygulama yetkisinin ışık şefine geçtiği anlamına asla gelmez! Bu yönetmenin asistanına, montajcısına fikrini sorması gibi bir şeydir.
Görüntü yönetmeni çekimlerde kullanacağı negatif filme, hatta filmin gösterim kopyalarının basılacağı pozitife de karar verir.
Çekim sırasındaki durum:
Çekeceği her sahne görüntü yönetmeninin önüne açtığı boş beyaz bir sayfadır. Bu sayfayı ışıkla, gölgeyle boyar, ışık ve kamera filtreleri ile zenginleştirir. Bu sebeple bir sahnenin çekimine başlanacağı zaman yönetmen ve görüntü yönetmeni çekim mekânında oyuncularla makyajsız kostümsüz teknik prova yapar. Bu sırada görüntü yönetmeni ışık yönünü yerlerini, ışıkların gücünü belirler. Onu bir gölge gibi takip eden ışık şefine gerekli talimatları verir. Teknik prova sırasında kamera yerleri ve kullanılacak objektifler ve kamera hareketleri de belirlenir. Oyuncular makyaj ve kostüm için gönderilir. Böylece görüntü yönetmeni için zor ama bir o kadar da zevkli, yaratma süreci başlamış olur. Kendi talimatları doğrultusunda yerleştirilen ışıkları denetler. Işık ölçüm aletleri ile ışıkların gücünü rengini ayarlar. Bu cihazları ışığı yaratan kişi olarak sadece görüntü yönetmeni kullanır. Işık ölçüm aletlerinin kullanımı yoruma açıktır. Başka bir deyişle; ışığın tasarlanışı ve ölçümü matematiksel formüllere bağlı değildir. (Eğer öyle olsa idi dünyanın her yerindeki binlerce görüntü yönetmeninin bir sahneyi aydınlatırken aldığı sonuç ve çekilen sahneler ışık olarak aynı olurdu.) Bu sebeple kullanılan negatifin, basılacağı pozitifin özelliklerine, sahnenin içinde yer alan objelerin parlaklığına hatta oyuncuların cilt yapısına göre, bu ışık ölçüm aletlerini yorumlayan ve elde edilecek sonuçtan tek sorumlu olan kişi görüntü yönetmenidir. Çekim sırasında ne yönetmen, ne yapımcı, ne oyuncular, ne de ışık şefi, aylar sonra gösterim kopyalarına yansıyacak sonucu tahmin edemez.(Böyle bir zorunlulukları da yoktur zaten!)
Çekimden sonraki durum:
Filmin çekimleri bittikten sonra ciddi ve sorumluluk sahibi bir görüntü yönetmeninin işi bitmez. Yönetmen filmin montajını, ses ve miksajını bitirdikten sonra sıra tekrar görüntü yönetmenine gelir. Gösterim kopyalarının basılacağı laboratuarda filmin montajlınmış negatifini renk analizörü denen bir makineye takarak, bu cihazı kullanan renk programcısı(colorist,colour timer) ile beraber,filmi oluşturan yüzlerce planı tek tek geçer, o planların renklerini tonlarını, koyuluk ve açıklıklarını,bir önceki ve bir sonraki planı da göz önünde bulundurarak ayarlarlar, baskı değerlerini belirlerler. O negatifi pozlayan, ışığı tasarlayan, çekim sırasında ışıkların önünde ve kamerada çeşitli filtreler kullanan kişi görüntü yönetmeni olduğundan, bu son kararların alındığı ve son rötuşların yapıldığı yaratım aşamasında da laboratuarda görevinin başındadır. Eğer orada olmazsa renk programcısı çekimi göz önünde bulunduramayacağından kendine göre teknik olarak doğru bir iş yapmaya çalışır, çekim sırasında görüntü yönetmeninin yaptığı efektler kaybolabilir, olaya farklı bir yorum gelir.(Bir ay ışığı maviliği hata sanılıp beyaz hale getirilebilir, gün batımı kırmızılığı da aynı akıbete uğrayabilir!) Bundan dolayı renk programcısını suçlayamayız. Görüntü yönetmeni bu aşamada kesinlikle görevinin başında olmalıdır. Renk programı denilen bu aşamada belli sınırlar dâhilinde çekimdeki parlak bir ışık koyu, daha parlak, ya da farklı bir renge dönüştürülebilir.
Görüntü yönetmeninin işi burada bitiyor mu?
Hayır. Bilinçli, modern bir yapımcı görüntü yönetmenini televizyon gösterimi ve gelecekteki dvd basımı için gerekli olan telesine işlemi için bir kez daha arar. Telesine işlemi filmin videobanda aktarılmasından ibarettir. Bu aktarım sırasında aynen renk programında olduğu gibi plan plan düzeltme, ya da tümden bir ayar mümkündür. Filmin sinemalar için basılan kopyası televizyon için çok kontrast olacağından genellikle negatiften telesine yapılır, bu da plan plan ayar anlamına gelir. Sinema kopyalarında elde edilen renkler tonlar, koyuluk ve açıklıklar, telesine aşamasında bambaşka bir hal alabilir, bu sebeple görüntü yönetmeni imza attığı eser için bir kez daha ekran başına oturur, telesine operatörü arkadaşını yönlendirir.
Peki, bu arada filmin yönetmeni ne yapıyor diye düşünebilirsiniz. Tabii ki filmin ana yaratıcısı olan yönetmen tüm bu aşamaların sonuçlarını denetler görüntü yönetmeni ile çıkan sonuçları izler görüşünü belirtir. Ama filme başlamadan önce görüntü yönetmenine hayal ettiklerini aktarıp ondan yorumu konusunda emin olduktan sonra ayrı bir teknik bilgi ve beceri gerektiren yukarıdaki işleri onun yaratıcılığına bırakır.
Tüm bunlardan da anlaşılacağı üzere bitmiş bir filmin gösterim kopyalarına yansıyan final aydınlatma; sette lambaların yerlerine koyulmasından ibaret değildir, zincirin birçok halkasının eksiksiz ve doğru olması ile elde edilmektedir. Tüm bu halkaları bilen ve denetleyen tek yaratıcı kişi görüntü yönetmenidir. Bir orkestrayı yöneten birkaç şef, bir filmi yöneten birkaç yönetmen olamayacağı gibi, bir filmin ışığından ve görüntülerinden sorumlu birkaç yaratıcı olamaz!
Işık şefinin durumu:
Işık şefi görüntü yönetmeninin en önemli yardımcılarından birisidir. İyi bir ışık şefi öncelikle görüntü yönetmeninin talep ettiği ışık malzemesini ve aksesuarları iyi tanıyıp kullanabilecek beceriye sahip olabilmeli, onun talimatlarını doğru şekilde uygulayabilmelidir. Tüm bu malzemelerin ekip ve oyuncular açısından herhangi bir tehlikeye yol açmayacak şekilde kullanılmasından yerlerine asılmasından ışık şefi sorumludur. Ayrıca kendi belirlediği ışık asistanları da, hızlı, seri ve emniyeti elden bırakmadan çalışabilmeli, ışık ekibinde en az bir kişi de elektrik konusunda yeterli bilgiye sahip olmalı, tüm elektrik bağlantılarını emniyetli bir şekilde yapabilmelidir.
Işık şefi jeneratörün doğru yere yerleştirilmesinden, jeneratörle çekim seti arasındaki kablo mesafelerinin doğru hesaplanıp, çekimde yakılan lambaların teknik olarak hatasız çalışmasından, jeneratörün frekansının sık sık kontrol edilerek istenen sınırlarda tutulmasından da sorumludur.
Görüntü yönetmeninin direktifleriyle ışık hazırlandıktan sonra çekime geçildiğinde, görüntü yönetmeni kamera ve çekimle uğraştığından, iyi bir ışık şefi çekimi takip ederek, ışık önünde yanıp rengi değişen bir ışık filtresini, bir oyuncu veya başka birisi tarafından yanlışlıkla çarpılıp yönü değişen bir lambayı ,veya herhangi bir sebepten sönen bir ışığı fark edebilmeli görüntü yönetmeninin uyarmasına fırsat bırakmadan gerekli değişiklikleri yapıp her şeyi eski haline getirebilmelidir.
Görüntü yönetmenin direktifleri ile istenen ışık efektlerinin koordineli bir şekilde uygulanmasından yine ışık şefi sorumludur.(bir lambanın istendiği anda ağır ağır sönmesi aynı anda bir diğerinin yanması vb.)
Görüldüğü gibi ışık şefi, aynen birinci kamera asistanı gibi görüntü yönetmeninin en önemli yardımcısıdır. Bu sebeple ışık şefinin önemi görüntü yönetmeni için çok büyüktür. Bu yüzden, dünyada ve ülkemizde görüntü yönetmenleri alıştıkları ışık şefleri ile çalışmaya özen gösterirler.
Işık şefi işinin erbabı bir zanaatkârdır, ama ışığı yaratan, tasarlayan sanatçı görüntü yönetmenidir. Işık şefinin yukarıdaki çalışmalarını bitmiş filmi izleyerek değerlendirmeniz mümkün değildir, nasıl, bir kamera asistanının kamerayı hazırlayışını, filmleri kameraya takışını, bir set amirinin seti hazırlayışını gerekli yerlere takozlar koyup fon bezleri asmasını, kamera arabasını itmesini, bir vinç operatörünün vinci ne kadar seri hazırlayıp iyi kullandığını anlayamayacağınız gibi. Tüm bu elemanlar ve daha sayamadığımız birçok kişi filmi oluşturan değerli teknisyenlerdir. Filme katkıları tartışılamaz
sinema literatüründe görüntü yönetmenine director of photography ,cinematographer,lighting cameraman denmektedir.Hatta görüntü yönetmenleri sanatlarını icra ettikleri ana unsur olan aydınlatma ile o kadar yoğun meşgul olmaktadırlar ki , çekimde kamerayı bir başka kişi kullanmaktadır. Yine görüntü yönetmenine bağlı olarak çalışan bu kişiye kamera operatörü(camera operator) denmektedir.
Bizdeki ışık şefinin, sinema literatüründeki adı şef elektrikçi anlamına gelen gaffer’dir.
İlk filmini çekmekte olan bir görüntü yönetmeni, deneyimli bir ışık şefinin önerilerinden yararlanabilir, fakat negatifi pozlayan ışığı yorumlayan yukarıdaki çalışmalardan sorumlu tek beyin, ilk filmi de olsa 1000’inci filmi de olsa yine o görüntü yönetmenidir. Sette ışıkları yerlerine koyup yakmak ışık çalışmasının küçük bir kısmını kapsamaktadır. Kaldı ki; bu yerleri yükseklikleri, ışığın gücünü yine görüntü yönetmeni belirlemektedir. İşin asıl yaratıcı, riskli ve zor kısmı ışığın gücünün renklerinin ölçülüp yorumlanıp negatife geçmesi ve çekimden sonraki uzun zorlu aşamalardır.
Neden kafamız karışıyor?
Işık şefi ve görüntü yönetmeninin sorumluluk alanlarının karıştırılmasının ana sebebi bazı eski yapımlarındaki bozuk çalışma düzenine dayanmaktadır. Eski siyah beyaz dönemde filmler uzun sürelerde titiz bir çalışma ile stüdyolarda, hatta sesli olarak çekilirmiş. Biz bu dönemden bahsetmiyoruz. Daha sonra film çekim süreleri kısalmış, ucuzcu zihniyet özensiz ve hızlı çalışma tarzını da beraberinde getirmiş. Filmler sesli çekilmez olmuş. Senaryoların sete zor yetiştiği, hatta sette yazıldığı, çekime birkaç gün kala ekiplerin kurulup herkesin birbirinden bihaber film çektiği dönemde kamerası olan kameramanlar ne yazık ki görüntü yönetmenliği vasıfları için değil sanki kameraları için filme çağrılır duruma gelmiş, ışık malzemesi satın almış ışıkçılar da malzemeleri ile birlikte ellerinde olanlarla film ekiplerinde yer almışlar. Bırakın yaratıcı anlamda ışık çalışmasını, sadece görüntü çıkacak şekilde teknik anlamda ışık yapılıp hızlı çalışılır olmuş. Böyle bir durumda görüntü yönetmeninin yaratıcı katkısı olamadığı için, bazı ışıkçılar usta çırak ilişkisi ile öğrendiklerini, lambaları yerlerine koyup yakarak ve sadece teknik anlamda ışık yaparak ve bazen de gerçek görüntü yönetmenliğinin farkında olmayan deneyimsiz görüntü yönetmenlerinden, ortalığı boş buldukları için yetkiyi alarak, çalışmaya başlamışlar. (Hepimizin çok iyi tanıdığı, değerli ve emektar görüntü yönetmenlerimizi kastetmiyoruz).
Tüm dünyada görüntü yönetmeninin sorumlulukları bu şekilde belirlenmiştir. Ülkemizde de sorumluluk sahibi ve bilinçli görüntü yönetmenleri, yukarıda özetlemeye çalıştığımız şekilde çalışmaktadır. Bu çalışma tarzı sayesinde filmlerimiz son yıllarda görsel ve teknik anlamda dünya standartlarını yakalamaya başlamıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder